Bu hafta yazımda her hafta olduğu gibi, değerli Blog Takipçilerime & Misafirlerime Roma İmparatorluğu, Roma ve/veya İtalya hakkında ilginç bir konudan bahsetmek istiyorum. Floransa’nın dünyaca ünlü Domuzcuk (Porcellino) Heykeli bu hafta ikinci bölümü konumuz olacak… İşte ikinci ve son bölüm…
Andersen’in hikayesine geri dönersek…
Minik Domuzun sırtında uyuyakalmış olan dilenci çocuk bir anda uyanır ve hayvanın hayatta olduğunu, hatta konuşabildiğini fark eder! Domuz ona sıkı sıkı sarılmasını söyler, çünkü birlikte şehirde güzel bir tur atacaklardır. Belki benim turistik turların kökenide bu domuzcuk hikayesine dayanır kim bilir???
Çocuk, Piazza della Signoria’nın yanından geçerken canlanan heykelleri görür ve buranın güzelliğinden kesinlikle büyülenir. Uffizi Galerileri’ndeki sanat eserleri de rüyanın parçalarıdır. Gerçekten inanılmaz bir olaydır bu çocuk için, masalbu ya… Her ne kadar her şey o kadar gerçek görünse de, sabah olduğunda çocuk kendini uykuya daldığı yerde bulur ve aceleyle eve dönmek zorundadır. Yanında hiçbir şey getirmediği için annesinin ne kadar kızacağını, ne kadar sinirleneceğini tahmin etmek zor değildir. Annesinin göstereceği tepkiden kaçan çocuk, Santa Croce Kilisesine sığınmaya karar verir.
Burada ona acıyan yaşlı bir beyefendi tarafından evine götürülür. Adam, karısı ve Bellissima adında bir köpeğiyle birlikte yaşamaktadır. Meslek olarak eldivencilik yapan bu iyi niyetli adam, çocuğa dikiş dikmeyi öğretir. Çocuk bütün bu hikayenin başladığı rada sırada Porcellino çeşmesine dönüyor ve domuzcukla konuşur, ancak hayvan hareketsizdir ve artık yanıt vermemektedir.
Bu arada çiftin ressam olarak çalışan komşularından biriyle tanışır. Çocuk ne kadar onlara karşı iyi davranmaya çalışsa da ama meraklıdır ve bazen evin hanımını kızdırır. Bu yüzden bir gün ressam ona içinde Küçük Domuzun bir resminin de bulunduğu bir paket kağıt verir ve ondan buna benzer bir domuz çizip çizemeyeceğini sorar. “Ne kadar da harika bir şey bu, çizmeyi ve boyamayı biliyorum.” der küçük çocuk.
Çocuk çizmeye başlar ve ailenin köpeği Bellissima’nın portresini de çekmeye karar verir; ancak köpek oynamak istediği için yerinde durmaz ve çeşmenin yalağına düşüp boğulmasından korktuğu için köpeği kuyruğu ve kafasından bağlar. Tam o sırada gelen kadın, çocuğun köpeğine kötü davrandığını düşünerek onu evden kovar ama şans eseri komşu ressam gelir ve onu kurtarır.
Bronz Domuzun hikayesi nasıl bitiyor?
1834 yılındayız ve Floransa Akademisi’nde genç bir ressamın iki tablosunun sergilendiği bir sergi açılıyor Daha küçük olanında küçük bir köpeğin portresini çizen bir oğlan çocuğu, diğerinde ise daha büyük olanında bir köpek portresi çiziliyor. Paçavralar içindeki çocuk Porcellino çeşmesinin üzerinde uyuyordu. «Ressamın sokaktan alınmış, yaşlı bir eldiven imalatçısı tarafından büyütülmüş ve kendi başına resim yapmayı öğrenmiş genç bir Floransa’lı olduğunu söyleniyordu. Sonra artık ünlü bir ressam, en sevdiği küçük köpeği model olarak bağladığı için çocukken evden atıldığında yeteneğini keşfetmişti.»
Büyük tablo gerçekten muhteşemdi ve tüm ziyaretçiler durup ona baktı ama ne yazık ki çerçevenin bir tarafına siyah kurdeleli bir defne çelengi asılmıştı… Evet, düşündüğünüz gibi, genç ressam ölmüştü. Biraz tajik olsa da sonuçta bir hikaye bu…
Bu haftalık bu kadar olsun.
Her pazar saat 09:05 te yeni bir yazı ve konu ile karşınızdayım…