Bu hafta yazımda her hafta olduğu gibi, değerli Blog Takipçilerime & Misafirlerime Roma İmparatorluğu, Roma ve/veya İtalya hakkında ilginç bir konudan bahsetmek istiyorum. Saraçenler…
Bu yazımda Avrupa Kültürüne damgasını vurmuş ve yaklaşık 300 yıl Sicilya’dan, kuzeye kadar, tüm İtalya’da hüküm sürmüş ve halen isimlerde ve hatıralarda yaşayan kısmen korsan Müslümanlar Saraçenlerden bahsetmek istiyorum. Her İtalyanın, özellikle de yaşı belli seviyelerde olanların kesinlikle bildiği Müslüman Saraçenler kimdir, kim değildiri okuyucularıma anlatmak istiyorum.
Saraçenler, Hristiyan Avrupa’da M.S. 700’den itibaren Akdeniz bölgesini işgal eden Müslüman halklar için ortak kullanılan bir terimdir. Batı’da kullanılan diğer isimleri “Moors” veya “Morolar” idi. Yazımın kalan kısmında Saraçenler kelimesi kadar Müslümanlar’ı da kullanacağım, bu konunun anlaşılabilmesi için doğru bir seçimdir.
Kuzey Afrika kökenli İslam Emirlikleri, fiilen İslam Halifelerden bağımsızdılar ve kendilerini 7. yüzyıldan itibaren prensip olarak korsanlığa adamışlardı. Tam bu zaman aralığında Saraçen donanmalarının Hristiyan ülkelere ağırlıkla kıyılara tekrar tekrar saldırıları olmaktaydı. Saraçen korsanlarının bu hücum ve yağmaları ağırlıkla Bizans ve Venedik filolarına, kıyı kentlerine ve Hristiyan Batı’nın adalarına yönelikti. Bu tür baskınların amacı başlangıçta sadece yağmalamak, erkekleri, kadınları ve çocukları köle olarak satmak için kaçırmaktı. Ancak daha sonra baskınlarını daha kolay sürdürebilecekleri ve daha derinlere varabilecekleri yerleşimlerde oluşturmaya başladılar.
Dokuzuncu yüzyılda Sicilya Müslümanlar tarafından kısmen fethedildi ve toplam 250 yıl boyunca Müslüman tarafından yönetildi. 800’den 909’a kadar Ifriqiya’da (Tunus, Cezayir’in doğusu ve Trablusgarp’ın eski Arapça adı) hüküm süren Aghlabids’in Arap hanedanı zamanında, Kadı Asad ibn al-Furāt al-Harrānī, Bizans kontrolünde bulunan Sicilya’ya karşı bir sefer düzenledi. Böylece, 827’de Asad, askerleri ile Sicilya’ya çıktı ve Marsala’yı (Arapçası Marsa Allah – Tanrı’nın Limanı) fethetti, burası İtalya’da İslam Orduları tarafından fethedilen ilk şehir oldu. Ancak Saraçenler çok istemelerine rağmen adanın başkenti Syracusa’u alamadılar.
Sonraki yıllarda Arap, Berberi ve Endülüs güçleri Sicilya’yı yeniden fethetmeye devam ettiler. Palermo 831 gibi erken bir tarihte İslam Ordularının eline geçti ve İslami Sicilya’nın (Siqilliyya) başkenti ilan edildi. 843’te Messina düştü, Enna ise 859’a kadar alınmadı. Strategos’un (Askeri Vali) oturduğu Syracuse, en uzun süre dayanabilen şehir oldu.. Şehir, 21 Mayıs 878’de, Saraçenlerin Sicilya’ya ayak basmalarından yarım asırdan fazla bir süre sonra, 5.000 kişinin kılıçtan geçirilmesi ve hayatta kalanların köleleştirilmesiyle sonuçlanan amansız bir kuşatmanın ardından düştü.
Bizanslıların son önemli kalesi olan Tauromenium (Taormina), 1 Ağustos 902’de, 918’de Reggio ve Sicilya’da olmayan, İtalya ana karasında bulunan Calabria ve 964’te de adadaki son Bizans üssü olan Rometta ile birlikte düştü. Artık Sicilya tamamen Saraçen Adası ünvanını almıştı.
Sicilya’yı fethettikten sonra, Müslümanlar, Tiren Denizi’ndeki bölgelere akınlar düzenlediler, Roma’yı yağmaladılar ve Apulia’da Bari ve Taranto (840) ve Brindisi’yi (841) fethettikleri ve burada emirlikler kurdukları güney İtalya anakarasına yerleştiler. Bir asırdan fazla bir süredir Güney İtalya, Saraçenler, Lombardlar ve Bizanslılar tarafından sürekli olarak el değiştirmeye devam etti.
Ancak Saraçenler, Asti ve Novi Ligure’ye kadar kuzey İtalya’ya ve Rhone Vadisi boyunca daha kuzeye ve Alpler’in batısına kadar ilerlediler. 952’den 960’a kadar İsviçre’nin bir bölümüne bile ulaşıp bu bölgeleri dahi yönettiler. Cenova 1002’de ve Pisa 1004’te yağmalandı. İki şehir daha sonra Korsika ve Sardunya’yı Müslümanlardan geri almak için bir ittifak kurdular. 1027’de Sardunya’da Müslümanlar İtalyanlar tarafından yenildiler, son Müslüman ayaklanması 1050’de bastırıldı.
Müslüman egemenliği dönemi (827-1091) Sicilya için gerçek bir parlak dönemdi. Çünkü birkaç yüzyıl önce Batı ve Güney Avrupa’yı fethedenler yerli halklar ile iyi ilişkiler kurdular ve ülkeye oldukça gelişmiş bir kültür getirdiler. Hristiyanlara zulmetmediler ve aralarında sanat ve bilim özgürce gelişti.
Palermo, Sicilya Emirliği döneminde Syracuse başkent olarak değiştirildi ve 300.000’den fazla nüfusu ve önemli bir ticaret merkezi ile Akdeniz bölgesinin en önemli şehri haline geldi. Tüm Sicilya’da Emirler (Valiler) camiler ve görkemli saraylar yaptırdılar. Dini hoşgörüleri nedeniyle Müslümanlar, sıradan insanlar arasında da oldukça popülerdi ve zamanla sevilmeye başlandılar.
Yeni sulama teknikleri sayesinde Sicilya’da tarım gelişti. Saraçenler sayesinde Sicilya, limon ve portakal ağaçları, hurma ağaçları, şeker kamışı, pirinç, pamuk, antep fıstığı ve kavun gibi yeni mahsuller ile tanıştı ve yetiştirdikleri güzel limonlar sayesinde “Limonların çiçek açtığı topraklar” adıyla anılmaya başlandı. İpek böceği için dut ağaçlarını da yerli halka ilk tanıtanlar gene Müslümanlardı. Tuz üretimi için tuzlaların kurulması, Sicilya’ya karlı bir ticaret yolunu açtı ve refah getirdi. O zamanlar dünyada en değerli ticaret malı tuzdu.
Sonraki yüzyıllarda Norman, Hohenstaufen ve Fransız yönetimi, Sicilya’nın Müslüman yönetimindeki bu kültürel ve ekonomik gelişmesinden yararlandılar. Sicilya’nın fethi, Akdeniz’deki Arap egemenliğinin doruk noktası olmakla birlikte, Sicilya içinde parlak bir dönem olarak kabul edilmektedir.
Onbirinci yüzyılın başında Sicilya’nın nüfusunun yaklaşık yarısı Müslümandı; etnik Araplar çoğunlukla kuzeyde Palermo çevresinde ve Berberiler çoğunlukla Agrigento çevresinde, yani güneydeydiler. 1030’da emirler arasında tartışmalar çıkmaya başladı, bu yüzden bazıları yardım için yüzlerini Bizans’a döndüler. 1038’de General Georg Maniakes Messina’ya çıktı ve Doğu Sicilya’nın bir bölümünü Bizans adına işgal etti, ancak kısa bir süre sonra tekrar Araplar bu toprakları geri aldılar. 1061’de durum tekrar etti ancak bu defa yönetici Emirlerden bazıları, fazla uzaktan Bizanstan yardım istemek yerine daha yakın olan ve bir süredir Güney İtalya’yı yöneten Normanlar’ın yardımına başvurdular.
Güney İtalya’da hüküm süren Robert Guiscard’ın kardeşi Norman Roger I, 1061’de filosuyla Sicilya’ya çıktı ve Messina’yı fethetti. Ancak Normanlar’ın Sicilya’nın tam kontrolünü ele geçirmesi otuz yıl sürdü. Palermo, bir yıllık kuşatmanın ardından Ocak 1072’de düştükten sonra, Robert Guiscard Kral olarak kardeşini Sicilya Kontu yaptı. Ancak tüm Sicilyanın zapt edilmesi o kadar kolay olmayacaktı. Norman Roger I, ancak 1085’te askeri olarak Sicilya’nın fethine devam edebildi. Noto, 1091’de düşen son şehirdi ve Sicilya artık bir Norman Krallığıydı.
Müslüman nüfus, Normanlar döneminde bile kısmen ülkede kaldı. Normanlar, Arapların yönetim ve vergi sistemini benimsediler, onlara ve Yunanlılara karşı genel bir hoşgörü uyguladılar. Şehirlerde Araplar başlangıçta camilerini ve ticaret ayrıcalıklarını korudular, ancak kırsal kesimde bu bu kadar kolay olmadı. Hatta Normanların askeri birlikler içerisinde Müslüman piyade birlikleri oluşturulduğu bilinmektedir. Ancak bu barışçıl dönem kısa sürdü ve Müslümanlar ayrımcılığa ve zulme uğradılar. Camileri yıkıldı veya kiliseye çevrildi.
Bu iyi ve barış dolu zaman 1189 yılında iyi Kral Staufer Friedrich II den sonra sona erdi. Müslüman Elitler bölgeyi terk etmeye zorlandılar ve kalanlarda dağlara çekilerek orada yaşamaya zorlandılar. Friedrich II. döneminde meydana gelen bir Saraçen ayaklanması sonucunda 30 bin kişilik bir Müslüman grubun Lucera (bugün Apulya) ya sürgün edildiği ve orada otonom bir yönetim kurdukları bilinmektedir.
Friedrich II. nin Müslüman bir koruması olduğu, ona çok güvendiği ve bu koruma sebebi ile Papa tarfından ‘Lucera’nın Sultanı’ adı takıldığı ve aforoz edildiği de bilinmektedir.
Friedrich’in güçten düşmesi sonrası Lucera şehri Papanın da desteği ile Anjou Kralı Karl II. tarafından yerle bir edildi ve böylece Sicilya’da ki Saraçen, dolasıyla Müslüman varlığı sona ermiş oldu. Ancak halen sanatta, mutfakta Müslüman kültürünün etkisi Sicilya’da hissedilmektedir.
Bu haftalık bu kadar olsun.
Her pazar saat 09:05 te yeni bir yazı ve konu ile karşınızdayım…