Bu hafta yazımda her hafta olduğu gibi, değerli Blog Takipçilerime & Misafirlerime Roma İmparatorluğu, Roma ve/veya İtalya hakkında ilginç bir konudan bahsetmek istiyorum. İki bölümden oluşacak yazımın ilk bölümünde Roma’nın oldukça ilginç bir kilisesi olan Santa Maria sopra Minerva‘dan bahsedeceğim.
Bu kilise VII. YY da Minerva‘ya adanmış bir tapınağın kalıntıları üzerine inşa edilmiş ve XIII. YY da Gotik tarzda yenilenmiş önemli bir kilise & manastır kopleksidir.
Roma’nın kalbinde bulunan bu kilisenin ve hemen yanında bulunan manastırının olduğu yerde muhtemelen üç adet tapınak vardı. Bunlar Isis, Minerva & Serapis Tapınakları olmalıydı. VIII. YY dan itibaren Doğudan/Şarktan gelen rahibelerin kurduğu küçük bir kilisenin olduğu da kesindir. 1255 de önce rahibeler sonra Dominikan rahiplerin bir manastırı yapıya ilave edilerek yapı kompleksi genişletildi. Zaman içerisinde yapının önemi artmış ve buna bağlı olarak 1500 lerden itibaren Vatikan’dan bir Kardinale bağlanmıştır, ki bu Kardinal sonra X. Pio adıyla Papa olacaktır. 1800 lerin başında Fransızlar İtalya’yı işgal edince tarikatlar ve rahipler Napolyon tarafından yasaklanmıştır ve dev bir yapı kompleksi olan manastır, Fransız askerler için orduevi olarak kullanılmıştır. 1861 yılında İtalya’nın birleşmesi sonrası Manastırın mülkü devlete geçmiştir. 1929 dan itibaren Vatikan & İtalya’nın anlaşması sonrası rahipler kiliseye geri dönerler ve kısmen ibadete açmıştırlar. Rönesans sırasında cephe yeniden tasarlanan ve içi kapsamlı olarak yenilenmiştir. Cephenin sağ tarafında, 1598’den 1870’e kadar Tiber’in sular altında kalması sonucu suyun ortaya çıkardığı bazı mezar taşları ve su baskınının seviyesini gösteren bir skala bulunmaktadır.
Santa Maria sopra Minerva Kilisesinin Mimarisi nasıldır?
Tipik bir Gotik yapı ve Roma’da tek Ortaçağ Gotik Kilise örneğidir. 1280 de bugünkü kilise Dominikan mimar rahipler tarafından yapılıyor. Kilise inşaatı 1453 e kadar sürmüştür. Dış yüzeyi (Fassade) Rönesans stilinde ve son haline 1725 de kavuşmuştur. En şaşırtıcı tarafı tavanın mavi ve yıldızlarla süslü olması, ki bize Michelangelo öncesi Sistin Şapelinin tavanının nasıl olduğu fikrini vermesidir. Sağ ve sol yanlarda bulunan Şapeller zamanın Roma asillerine aitti ve en ünlü sanatçılar buraların süslenmesi için çalıştılar. Mesela Bernini & Micheangelo… Ayrıca iki büyük antik org da kilise için önemlidir. Kısmen halen manastır olarak kullanılmakta ve yaklaşık 20 rahip yaşamaktadır.
Neler görülür ?
Sağda ilk şapel, Filippino Lippi’nin (1488-1493) zengin fresk dekorasyonuna sahip Carafa Şapeli’dir ve sunağın üzerinde, şapelin patronu Kardinal Oliviero Carafa’yı da tasvir eden Meryem’in Müjde sahnesi ile doruğa ulaşır.
Apsisin solunda Michalangelo’nun Dirilen İsa Heykeli & Önemi
Tek mermer parça olarak yontulmuş heykel, 2,05 m. büyüklüğündedir. Bu heykelde ölümden sonra tekrar dirilen İsa betimlenmiştir. 1514 de Michalangelo’ya sipariş edilmiş ancak heykel bitmek üzereyken tam yüz safasında mermerin siyah damarı çıktığı ve bunun üzerine heykel başka bir azize çevrildiği/yontulduğu bilinmektedir. Sonrasında sıfırdan yeni bir mermer çalışılmıştır, o sebeple de beklenenden yontulması daha uzun sürmüştür. Bu gecikme ile 1521 yılında heykel bitebilmiştir. Son rötuş işi Michelangel’nun bir öğrencisi tarafından yapıldığı bilinmektedir. Orjinal heykelde İsa çıplaktı, Michelangelo’nun heykele dokunulmasına izin vermediği için, bir bronz parça kumaş görünümünde, sanatçının ölümü sonrası Papanın isteği ile sonradan ilave edilmiştir. İsa ölüme giderken ona acı çektiren/işkence yapan aletleri kucaklamaktadır, bunlar haç ve bir kamış ucuna bağlanmış bir sünger parçasıdır.
Peki bu kamışa bağlanmış sünger ne ifade etmektedir ve İsa buna neden sarılmış olarak tasvir edilmiştir?
Bu haftalık bu kadar olsun.
Her pazar saat 09:05 te yeni bir yazı ve konu ile karşınızdayım…
Haftaya bu ilginç kiliseyi anlattığım yazımın ikinci bölümün ile devam…