Bu hafta yazımda her hafta olduğu gibi, değerli Blog Takipçilerime & Misafirlerime Roma İmparatorluğu, Roma ve/veya İtalya hakkında ilginç bir konudan bahsetmek istiyorum. Helenistik Kültürünün bir parçası olmasına rağmen, İtalya’da bulunmuş ve sergilenen nadide eser Dinlenen Boksör Heykeli bu haftanın konusu. İyi okumalar…
Türkçe bilinen ismi ile Dinlenen Boksör heykeli, başka isimleri ile, Terme boksörü, Oturan boksör, Yenilen boksör heykeli, ellerinde bir tür el sargısı olan ve büyük bir ihtimalle yenildiği bir karşılaşma sonrası oturup dinlenirken veya hakkında verilen kararı dinlerken tasvir edilen ünlü heykelinin adıdır.
Dinlenme halindeki Dinlenen Boksör Heykeli, uluslararası literatürde Pugile delle Terme veya Pugile del Quirinale olarak da adlandırılıp, İ.Ö. 4.- 2. yüzyıllar arasına tarihlenen Helenistik bronz heykeldir. Bugün Roma’da Roma Ulusal Müzesi’nin bölümlerinden biri olan Palazzo Massimo’nun bir salonunda sergilenmektedir.
Belki de klasik dünyanın en ünlü sanatçılarından biri olan Lysippos’a veya çevresinden/okulundan bir sanatçının eseri olan heykel, antik çağın bize kadar gelen en önemli sanat harikalarından biridir. Heykeltıraş Lysippos’u San Marco Meydanında bulunan 4 Bronz At ve Büyük İskender Heykellerinde de tanıyoruz.
Klasik dönemde uğurlu kabul edilen ünlü eserlere hürmet etmek için, belki de sürekli sürtünme uygulamasından dolayı eski bir aşınmayı gösteren ayak parmaklarının ayrıntılarının kanıtladığı gibi, geçmişte zaten hayranlık duyulan ve saygı duyulan başyapıttı bu heykel.
Heykel, 7 Şubat 1885’te Roma’da, Ulusal Dramatik Tiyatro’nun inşaat çalışmaları sırasında, eski San Silvestro al Quirinale Manastırı’nın temelleri içinde bulunmuştur. Burası bir zamanlar Konstantin Hamamlarının bulunduğu yerlere denk gelmektedir.
Eserin Roma’ya nakledilmeden önce nerede olduğunu veya saklandığını bilmiyoruz, aldığı yoğun dokunma izlerinden tahmin edileceği gibi, muhtemelen halka açık, belki de kutsal bir yerde saklanıyor olmalıydı. Heykel, büyük bir ihtimalle Maxentius zamanında, ileride yapılması öngörülen İmparator Konstantin’in Hamamlarını süslemek için Roma’ya getirildi. Bu eserin keşfinden bu yana, bilim adamları farklı fikirler beyan etmekte ve M.Ö. 4. YY dan – M.Ö. 2. YY ın ikinci yarısına kadar olan eserin kronolojisi tartışmalı olmuştur.
Bilinen ve kesin olan gerçek şu ki, bu Dinlenen Boksör heykelinin keşfi alışılmadık bir şeydi ve ünlü arkeolog Rodolfo Lanciani’nin sözleri bize keşfin o büyülü anlarını hatırlatıyor: “En heyecanlı an, ben oradayken ve heykelin içinde bulunduğu toprağın kazılmasını takip ederken geçen zamandı. Gömülü olarak bulunan heykelin, oraya atılmamış ya da alelacele gömülmemiş, bilakis itina ile saklanmış ve azami özenle oraya yerleştirilmiş olması, en önemli detaydır. Figür oturur pozisyonda olduğundan Dor düzeninde bir sütun başlığın üzerine sanki bir taburenin üzerindeymiş gibi yerleştirilmiş ve heykeli gizlemek için güneş tapınağının alt temelleri arasında açılmış olan hendeğe konmuştu. Bronz yüzeyi olası herhangi bir saldırıdan korumak için elenmiş temiz toprakla doldurulmuştu. Aktif arkeoloji alanındaki uzun kariyerim boyunca birçok keşifte bulundum; ardı ardına sürprizler yaşadım, bazen ve çoğunlukla beklenmedik bir şekilde, gerçek şaheserlerle karşılaştım, ancak uzun bir uykudan uyanır gibi yavaşça yerden çıkan zorlu bir mücadele sonrası dinlenen, yarı barbar bir sporcunun bu muhteşem görüntüsünün yarattığı heyecanı, olağanüstü duyguları hiç yaşamadım.
Heykelin göz hizasında şimdi kaybolmuş olan gözbebeklerini sabitlemesi için iki kancası olması da ayrıca çok ilginç bir detaydır. Parmak uçlarını açıkta bırakan sarılı bezlerin/eldivenlerin ve paça detayları heyecan vericidir. Boksör heykelinin yapılış maddesi, çoğunlukla bakırdan, az miktarda kalay ve kurşundan oluşan bir alaşımın, ayrı bölümlerinde hassas döküm ile kullanılması sonucudur.
Sporcu, belki de yargıçların karar sözlerini dinlerken veya bazı bilim adamlarının inandığı gibi, bir güvercini seyretmeye çabalarken, kolları dizlerinde, sırtı bükülmüş ve başı dönük olarak oturuyor. Şimdi Göttingen Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsünde bulunan küçük bir cam üzeri oyması üzerinde de gösterilmiştir.
Az önce biten boks maçının belirtileri, sanatçının acı çeken yüzünde çok iyi vurguladığı, geçmiş travmaların da buna eklenmiş olduğu net olarak heykelde gösterilmiştir. Üst dişlerinin kaybı kısmen dudağın çökmesine neden olması, burun kemiğinin kırılması ve yer değiştirmesi, dişlerin deformasyonu, “karnabahar” kulakları, sağ gözün şişmiş olması, alında, kulaklarda ve elmacık kemiklerinde bakırla temsil edilen birkaç taze yara ve bunların kanaması heykele özellik veren enfes detaylardır. Travmalar ve şişlikler sadece boksörün kafasında bulunuyor, bu da antik boksun sporcuların kafasını hedef olarak tercih ettiğinin en güzel kanıtlarından sayılmaktadır.
Heykel birden çok açıdan görülebilecek şekilde tasarlanmış, aslında her açıdan farklı ayrıntıları ortaya koyuyor, örneğin önden görünüm Kynodesme, yandan görünümde omuzlardaki morluklar, arkadan görünüm kas yapısı gibi. Ellerine daha yakından bakıldığında, deri eldivenlerinin ve kafasının ayrıntıları, yara izleri ve diğer şekil bozuklukları da ortaya çıkıyor. Ağzına daha da yakından bakıldığında, bazı dişlerin eksikliğine ek olarak, hafifçe açık olduğu fark ediliyor; bunun sebebi deforme olmuş burunla ilgili burun deliklerinden sağlıklı nefes alamama sebebi ile ağızdan nefes alma anlamına gelebilir.
Sporcu, M.Ö. 4. YY itibaren kullanılan karmaşık boks eldivenlerini giymektedir. Dört parmak, ağır bir halkaya, banda Strofion’a girmiştir/sokulmuştur. Bu, parmak boğumlarını saran üç deri şeritten oluşur ve dört kıskaç ve belki de metal saplamalarla tuturulur. Diğer küçük deri kayışlar, bileği sabit tutarak yüzüğe bağlanır. Deri kayışlar ön kolun tamamını sarar, altlarında muhtemelen yünden yapılmış küçük eldivenler görebilirsiniz, bazı heykellerde bu eldivenlerin iç dikişlerini bile görme şansınız vardır. Bu bantlar eli ve ön kolu kaplarlar, ancak parmakları açıkta/özgür bırakır. Eldivenin üst kısmında, teri silmek için kullanılan Sumus Vellus olarak belirtilen yün bir kısım vardır.
Günümüzde her coğrafyada hayranlık ve takdir gören Boks Sporu, zamanında Yunan Kültüründen, Roma Kültürüne geçmiş, antik dünyanın bir nevi resmi sporu olarak algılanmış, bu heykelde de farklı ve oldukça gerçekçi olduğu için halk tarafından tercih edilen, beğenilen antik çağın heykellerinden biri haline gelmiştir.
Sanatçı bu şaheser eseri yaparken bilinçli olarak bir kahraman veya tanrıdan ziyade, bir ölümlüyü tasvir ederek, benzersiz bir heykel yaratmıştır. Heykel ilgiyi çekmek için ne genç, ne çok yakışıklı, ne de çok sportiftir, genel bir yorgunluk ve endişe hissi sporcunun yüzünden okunur. Aynı zamanda kendini öne çıkaran antik bir Yunan atletinin hayatının sunulması, idealleştirilmesi, cazibesi, bu ham bütünlüğün içinde sunulur.
Bu haftalık bu kadar olsun.
Her pazar saat 09:05 te yeni bir yazı ve konu ile karşınızdayım…