Ravenna, Classe Sant’Apollinare Kilisesi Bölüm III/III

Ravenna, Sant'Apollinare Kilisesi III
1'den 5'e değerlendirmek için yıldıza tıklayın!
[Toplam: 21 Ortalama: 5]

Bu hafta yazımda her hafta olduğu gibi, değerli Blog Takipçilerime & Misafirlerime Roma İmparatorluğu, Roma ve/veya İtalya hakkında ilginç bir konudan bahsetmek istiyorum. Ravenna, Classe Sant’Apollinare Kilisesi’nin üçüncü ve son bölümü.

İlk bölümde genel anlamda anlattığım, ikinci bölümde anlatmaya başladığım bu ünlü kilisenin şaheser değerinde süslemelerini anlatmayı bu hafta son bölüm ile sonlandıracağım.

Bu hafta detaylara Apsis ile başlayalım…

Apsiste mozaik yok, daha önce olup olmadığını bilmiyoruz. Orta nefte kemerlerin üzerindeki mozaikler son derece önemli ve değerlidir. En üstte kareler içinde sahneler, ortada pencerelerin aralarında ve en alt sırada en geniş şerit olarak mozaikler var. Bu alt şerit, iki taraflı olarak Şehitler (Martirler) geçiş töreni görülmekte Atların görülmesi bağlamında bir tarafta Erkek Martirler, karşıda da bakire kadın Martirler belirtilmişler. İki tarafta Apsise doğru yürürken gösterilmiş. Erkek Martirler tahta oturan İsa’ya, kadın Martirler ise Meryem’e doğru ilerliyorlar. Pencereler arasında peygamberler görülmekte. En üst şeritte de İsa’nın hayatından sahneler bulunmakta.

Sütun ve sütun başlıkları daha önce de belirttiğim gibi zamanında çok değer verilen Marmara Adası mermerinden. Impost olarak adlandırılan ve daha sonra ilerletilecek olan başlık şekli henüz oluşmamış, onların görevini üstlenen, Korint düzen başlığın üzerine ters dönmüş kesik piramidal biçimde Pulvinus adı verilen bir yapı oturtulmuş. Kemerlerden gelen ağırlık ve baskıyı azaltarak Korint başlığa aktarıyor ancak, bu başlık tek başına bırakılırsa ağırlığı taşıyamaz ve çatlayabilir. Daha sonra Impost denen (İtalyanca oturan/hareketsiz anlamında) ağırlığı tamamen tek blok olmuş bir başlığa aktaracak. Burada bu stilin ilk denemelerini görüyoruz.

Bakire kızlar grubu… Hepsi birbirine benzeyen ancak ufak süsleme detaylarıyla farklılık gösteren bir gruptur. Duruşları yaklaşık olarak aynıdır. Tekrarlanan, stereotipleşmiş bir grup. Martirlik taçlarını taşıyorlar. Aralarında palmiye ağaçları görülüyor.

Erkek Martirler Grubu… Tahta oturan İsa’da sonlanıyorlar. İsa’nın olduğu yer semavi bahçe gibi. İki yanında ikişer melek ve melekler muhafız gibiler. Bu semavi figürlerin dünyevi bir sarayda oturur gibi resmedilmesi, semavi sarayın dünyevi sarayla paralellik göstermesiyle ikonografinin ilk adımları atılıyor.

Bakireler kortejinde “Üç Müneccim Kral”, meleklerin koruduğu Meryem’e ilerliyorlar. Aynı şeyi Santa Maria Maggiore’de de görüyoruz. Orada da Üç Müneccim Kral, sarayda oturan Meryem’e ve koltukta oturan bebek İsa’ya gelmiş gibiler. Bu Ikonografi hem İsa’da, hem Meryem’de sonraları daha da gelişecek. Gotların bu önemli kilisesinde, Bizans’ta oluşmaya başlayan böyle bir ikonografinin kullanılması çok önemli. Bu ikonografiler artık erken Hristiyanlık dünyasında her yere yayılacak. Mezheplerin bir önemi yok, Ariusçu ya da Ortodoks olmak fark etmiyor, verilmesi istenen ana prensipler önemli.

Üç Müneccim Kral, Pers kıyafetleri giymişler. İstanbul Arkeoloji Müzelerinde Selanik’ten gelme bir Ambonda da kabartma olarak da bu Müneccim Krallar görülüyorlar. Girişte iki tarafta iki tane mimari peysaj yer alıyor. Kızların kortejin başında Ravenna’nın Classe limanının tasviri var. Liman fenerleri, dalgakıran gibi tipik bir liman örneği. Önemli bir belge. V. ve VI. Yüzyıl gemilerinin görünümü ve gemiler hakkında önemli bilgiler vermesi. Tek örnek olmaları mahiyetinde Yenikapı kazılarında da en önemli mihenk taşı bu gemiler olmuştur.

Erkekler kortejinin başında da bir saray tasviri ve Palatium yazısı görülmekte. Dönemin modası olarak üçgen alınlıklı bir fastidium, üç kemerli bir açıklık, II. Ayasofya’nın rekonstrüksiyonunde, Theodosius tabağında gördüğümüz Missorium, Split’teki Diocletianus Sarayı’da da bunu görüyoruz, dönemin modası olmalıydı. Sütunların arasında gergilerin taşıdığı perdeler, Theodorik’in sarayı betimlenmiş. Kiliseye bitişik biçimde cephesi günümüze gelebilmiştir. Dönemin mimarisini göstermesi açısından önemlidir. Mozaiklerde görülenlerin doğru olduğuna da inanabiliriz, çünkü mozaikte sarayın arkasında bulunan bazilika betimlenmiştir.

En üst sırada İsa’nın hayatına dair sahneler var. Sahnelerde altın fon kullanılmış. Basite indirgenmiş manzaralar, mimari formlar görülüyor. Altın fon sahneleri ön çıkarıyor. Gökyüzü bile altından. İsa, diğer figürlere kıyasla daha büyük ve erguvani renkte bir tuniği var. Cepheden verilmeye çalışılmış ve İsa inananlara bakıyor, inananlarda İsa’ya, birebir göz gözeler. İsa cepheden olunca, ortam yaratılırken figürler ile inanalar arasındaki göz bağlantısı kopuyor/bozuluyor, doğallıktan uzaklaşıyor. Üstüne de doğa ve mimari ögeleri basitleştirilmiş ve altın fon konmuş. Sahneler zaman olgusundan uzak ve donuk görülüyor. Çizgiler/hatlar sert, belirgin ve net. Tahta oturan İsa ve Meryem de cepheden bakıyorlar, meleklere hafif hareket vermek isteniş. Saray törenlerine uygun, ciddi ve disiplinli saray törenlerine gönderme var Gotlar bu konuda da Bizans’ı kopyalamışlar. Mozaikler Helenistik geleneklerden uzaklaşıp doğuya, Suriye, Filistin ekolüne yakın. Farklı ögeler hem ikonografi, hem üslupta bir araya geliyor ve primitif bir sonuç gösteriyor. “Kaba Gotların zarif sanattan anlamaları beklenemzdi”, onların tek amacı vardı… Roma’yı aldık, Roma’nın devamıyız, anıtsal gösterişli yapılara sahip olmamız lazım. Hepsi buydu…

Bu haftalık bu kadar olsun.
Her pazar saat 09:05 te yeni bir yazı ve konu ile karşınızdayım…

Hayat paylaşınca güzel!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.